
Eskiden Başbakanlığa bağlı,
Basın ve yayın enformasyon
Genel müdürlüğü tarafından verilirdi.
Şimdi ise direkt Saray’dan veriliyor.
“Sarı basın kartı” derler adına
Çünkü sarı renkli idi ve
üzerinde kırmızı renk ile
“ Basın “yazardı.
Saray rengini değiştirdi,
turkuaz yaptı.
…
Aslında sarı veya turkuaz renkli kart,
Gazeteciye mesleğini yapabilmesini
Sağlayan bir kart değildir.
Kişiler basın kartı olmaksızın da
Gazetecilik yapabilirler.
Bununla ilgili Anayasa mahkemesi
Kararları mevcuttur…
…
Örneğin ben 40 yıla yakın zamandır
Gazetecilik yapmaktayım.
Sarı basın kartı için başvuru bile yapmadım
Niye mi?
Hukuken mecburiyeti yok.
İsteseydim çoktan alırdım.
Yarın istesem Saray’dan alırım.
Fakat buna hiç gerek duymadım.
Çünkü kart ile gazeteci olunmuyor.
Lakin mahkemeler de gazeteci sıfatıyla
Defalarca yargılandım .
Hangi suçtan mı?
Tabi ki “Basın yoluyla hakaret “
…
Sarı basın kartım yoktu ama
“Gazeteci “olarak yargılandım işte
Basın suçu ile hapse de atıldım
Defalarca para cezasına da çarptırıldım.
Ve internet gazetecisi olarak
Sinop vergi dairesinde mükellef sıfatıyla
Devlete hala vergimi ödüyorum.
Ayrıca SGK da Bağ-kur borcumda yoktur.
…
Şimdi kim bana
“ Sen gazeteci değilsin” diyebilir.
Kim önüme çıkıp basın kartını sorabilir?
Benim basın kartım;
Mahkeme salonlarında,
Cezaevinde!
Vergi dairesinde,
Köşe yazılarımda,
Basılmış kitaplarımda…
…
Bana basın kartımı değil de
sadece TC kimlik numaramı
Sormaları bile yeterli.
Zaten çağımız teknoloji çağı
Google’ye adımı soyadımı yazsalar
Ne iş yaptığımı görürler.
…
Oldu ya bunlara rağmen kabul görmedim.
O zaman devlet bunca yıldır aldığı vergiyi,
Mahkemeler hapis ve para cezalarını,
Cezaevi de içinde geçirdiğim günlerimi
Bana geri vermek zorundalar…
…
Cahilin teki çıkacak,
Benim gibi olanları “ Gazeteci “olmamakla
itham edecek ve onun lafı ile
gazetecilik tartışma konusu olacaksa
arka tarafımla gülerim ben bu işe
Duydun mu lan ispiyoncu?
Ötüp durma “kart “diye
Aha böyle geçiririm adama” cart” diye