Köşe YazısıManşet HaberYAŞAM
Aloma kalesi

Yürürken Arnavut taşlı kaldırımlarında,
Sarmaşık kokular yayılırdı gün boyu…
Güneş, sanki kaşe bir palto idi üzerimde!
Sıcak, sımsıcaktı hava…
Denizse, berrak bir su gibiydi…
Tuzsuz ve durgun…
Renkli balıklar yüzerdi
Sahil kenarlarında o zamanlar…
Nedense şimdi yoklar…
…
Karanlık perdesini çektiğinde ise
Kör ışıklar vururdu sokağa
Saat daha 7 bile olmadan
Gaz lambasının fitili üflenirdi odamdan
Yat uyu derlerdi…
Mecburen…
Yatıp uyurdum korkudan…
…
İkisi kışlık, ikisi yazlık dört sineması vardı…
En çok western filmlerdi sevdiğim…
John Wayne ile Yul Brynner ‘i
Bayılırdım izlemeye…
“Alamo kalesi “ unutamadığım filmdir
O yıllardan kalan…
…
Gün doğdu mu da
İlk balıkçılar uyanırdı
Küreklerini çekerek…
Sonra da simitçiler tabi
Maniler söyleyerek…
…
Ne toz vardı kaldırımında,
Ne de mazot kokusu caddesinde…
Sadece At arabaları gezerdi o günlerimde
Sakarya senin, tersane benim…
…
Öğlen oldu mu da
Ekmek arası ağda döktürürdü,
Şekerci Niyazi de ameleler…
Dölü Tevfik ile dalga geçerdi
Bizim mahalleliler…
…
Akasya yerdik kütür kütür
Kıpkırmızı olurdu karaduttan dudaklarımız
Domates, salatalık kokardı mahalle
O kadar doğaldı yani topraklarımız
…
Bir de Amerikalı askerler vardı
Radar denilen yerde
Yankee go home yazardık duvarlara
Zaman zaman da döverdik
Şimdi düşünüyorum da
Keşkeler…
…
Saysam şimdi burada
Sayfalar almaz
Kimler vardı kimler
Sarı Yalçın, Pideci Aydın,
Kasap İbrahim, Fırıncı Cemal,
Lölö Cevdet, Çarkcı Metin,
Sarı kadir, Kürt Bahri, Asker Şükrü,
Kopuk Şerafettin, Uzun Mehmet
Dölü Fahri, Sarı Tarihçi, Dölü İsmail,
Kazık Mualla ve abisi Rüzgar Mehmet
Ve daha birçoğu
Şimdi rahmetliler
…
Komşu kapılarının üzerine asılı dururdu
Kocaman anahtarlar
Hırsız ne, arsız kimdir?
Bilmezdi mahalleler…
Sinop işte o zaman Sinop’tu!
…
Bugün kırk yıl düşünsem,
Böyle hayal etmezdim Sinop’u
Şimdi her taraf toz duman
Kim kimdir tanımam
Kendi evimde misafirim sanki
Bir Evrimdir geçen